İnsanların Sizden Uzaklaşmasına Neden Olacak 6 Şey

Bilerek, bilmeyerek, iyi niyetle ya da kötü niyetle yaptığımız bazı davranışlar insanları bizden uzaklaştırabilir. Hatta bazen bu davranışları bizim yanımızda kalsınlar diye yapmış olsak bile. Peki nedir bu davranışlar? Bu makalede bunlardan başlıca 6 tanesini sizin için derledim.

İnsanların Sizden Uzaklaşmasına Neden Olacak 6 Şey

  1. “Ben”cil olmak ya da karşındakine aşırı değer vermek insanları bizden uzaklaştırır.

Nedir bu bencillik? İnsanlar zaman zaman “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla hareket edebilirler. Çevrenizde bu tür insanlar olduğuna eminim. Belki bu satırları okurken onları aklınıza getiriyorsunuzdur. Aslında, her bireyin kendini düşünmesi gerekiyor. Sürekli olarak başkalarını düşünüp, kendimize verdiğimiz önemden ve değerden daha fazlasını onlara verirsek, bu onları bizden uzaklaştırabilir. Dolayısıyla, her zaman ve her durumda dengeyi sağlamak zorundayız.

Bir kişiyi düşünün ki, her durumda “ben ben” diye düşünüyor; her durumda kendi çıkarını ve karını düşünüyor. Karşı tarafın hissedeceği durumu tahmin edebiliyor musunuz? “Bu kişi sürekli kendini düşünüyor. Dolayısıyla, zor durumda kaldığımda o yine kendi çıkarını düşünecektir.” Ancak bu durumu çözdükten sonra, ikinci grup insanlara bakalım. Bunlar kendilerinden çok başkalarını düşünen kişiler. Bu kişiler genellikle “sen sen” derler. Sonuç olarak, karşıdaki kişi şöyle düşünür: “Bu kişi kendine bir özsaygı ve sevgi beslemiyor. Demek ki beni çok değerli buluyor ki, kendinden daha üstün görüyor.” Bu durumda, o kişi doğal olarak sizden uzaklaşır. Yani, her durumda dengeyi sağlamalı ve bu şekilde davranmalıyız.

  1. Çok fazla konuşup az dinleyen insandan herkes uzaklaşır.

Görüldüğü üzere, çok konuşmak kolaydır ancak iyi bir dinleyici olmak kolay değildir. Ancak, kolaylıklar ve zorluklar üzerinden davranış belirlemek de doğru olmaz. Bir insanın çok konuşması genellikle bilgi eksikliğinden ya da bilgi fazlalığından kaynaklanır. Bilgili bir insan genellikle az konuşup çok dinler çünkü bilgeliğin göstergesi dinlemektir. Ancak, bunun kaliteli insanlar için geçerli olduğunu belirtmeliyim. Eğer karşınızdaki kişi de sizin gibi çok konuşuyor ve az dinliyorsa, bu durumda sorun yok. Ama karşınızdaki kişi kaliteli biriyse – ve artık bu terimin ne anlama geldiğini biliyoruz – o zaman o kişi, sizin bu davranışlarınızı fark ettiğinde sessizce ve yavaşça sizden uzaklaşacaktır. Yani, az konuşup, çok dinleyin. Bu prensibi hayatınıza yerleştirin. Çünkü, “Bilen söylemez, söyleyen bilmez.”.

  1. Sorulmadan sürekli kendi dertlerinden bahseden ve sürekli somurtanlardan insanlar uzaklaşır.

Evet, insanlar genellikle çevrelerinde onları mutlu edecek kişileri görmekten hoşlanırlar. Ancak, bu durum her zaman gülmek ve asla ağlamamak gerektiği anlamına gelmez. Eğer sürekli somurtmayı, herkese kendi dertlerinizden bahsetmeyi bir alışkanlık haline getirirseniz, insanlar bunu bir süre sonra çok bunaltıcı bulabilirler. Elbette, üzgün olduğunuz zamanlar olacaktır. Yanınızdaki kişiler sizden bunun nedenini sorarlar ve siz de onlarla paylaşırsınız. Bu, dostluğun temelidir ve gayet normal bir durumdur. Ancak, bir insanın hayattaki mutlulukları da görmesi gerekmektedir.

Aynı zamanda, bir kişinin ruh hali, karşısındaki kişiye kolaylıkla bulaşabilir. Eğer siz sürekli kötümser olursanız, karşınızdaki kişi de bundan etkilenecek ve sizinle olduğu zaman hep mutsuz olacaktır. Bu durumdan sağlıklı bir ilişki doğamaz. Bu tür insanlar genellikle, karşılarındaki kişi onlara bir problem açtığında “Evet, ben de öyle bir şey yaşamıştım. Evet, aynı durum kuzenimin de başına gelmişti.” gibi tepkiler verebilirler. Bu kişiler genellikle iyi niyetle hareket ederler ve karşısındaki kişinin aynı dertten muzdarip biri olduğunu duyduğunda biraz rahatlamasını isterler. Ancak, durum genellikle düşündükleri gibi olmaz. İnsanlar, kendileriyle aynı problemi yaşayan başkalarını duymaktan çok, karşılarındaki kişinin iyi bir dinleyici olmasını ve sonrasında kendilerini mutlu etmesini isterler.

Yani, siz de aynı problemi yaşamış olabilirsiniz ya da çevrenizde aynı problemi yaşayan birini biliyor olabilirsiniz, ancak o an sadece susun ve sadece karşınızdaki kişinin anlattıklarına odaklanıp o anı onunla birlikte paylaşın.

  1. Empati kuramayanlardan insanlar uzaklaşır.

Empati kurmak, karşınızdakinin düşüncelerini anlamaya yönelik bir çabadır. Belirtmek isterim ki, ‘anlamak’ demiyorum, ‘anlamaya çalışmak’ diyorum. Çünkü bir insanın, karşısındakinin düşüncelerini tam anlamıyla kavrayabilmesi için, onunla aynı yaşam deneyimine sahip olması gerekmektedir ve bu, bir imkansızlık olacaktır. Ancak, bir ifade kullanacağımız zaman ya da bir eylem gerçekleştireceğimizde, kendimizi karşımızdakinin yerine koyarak, onun neler düşünebileceğini, bu duruma olumlu ya da olumsuz bakabileceğini tahmin etmeye çalışmalıyız. Bu çaba, karşımızdaki kişi ile sağlıklı bir iletişim kurabilmemiz adına kaçınılmaz bir öneme sahiptir.

Empati kurabilmek, karşınızdaki kişinin varlığını fark etmek, onun da sizin tarafından değer görüldüğünü anlamasına yardımcı olur. Bu, tarafların birbirine anlayışla yaklaştığı, daha sağlıklı bir ilişki ortaya çıkarır. Empati kurmayı bir alışkanlık haline getirin.

  1. Yalan söyleyen ve bunu alışkanlık haline getirenlerden insanlar uzaklaşır.

İnsanın yalan söylemeyi bir alışkanlık haline getirmesine kesinlikle gerek yoktur. Eğer karşınızdaki kişi sizin yalan söylediğinize bir kez bile tanık olursa, belki fiziksel olarak yanınızda durmaya devam eder ancak iç dünyasını sizinle paylaşmayı durdurur. Çünkü sizin hakkında duyduğu güven duygusu artık yok olmuştur. Unutmayın ki, bir ilişkide güven duygusu kaybolduğunda, o ilişki ya tamamen sonlanır ya da ciddi bir şekilde zarar görür. Yalan söylemek, bu güvenin yok olmasına sebep olan başlıca faktörlerdendir. Yalanın var olduğu bir ortamda, güven sessizce ayrılır.

Bu yüzden, ne kadar zor bir durumda olursanız olun, her zaman gerçeği söylemeyi tercih edin. Yalana başvurmayın. Çünkü yalan, insana asla dost olmaz.

  1. Dedikodu yapanlardan insanlar uzaklaşır.

Dedikodu, ne yazık ki son derece yaygın ve vahim bir durumdur. Çoğu insan bunun farkında olmayabilir ancak dedikodu, tüm iyi niyetleri ve değerleri yok eder. Eğer biri size gelip başkası hakkında dedikodu yapmaya başlarsa, emin olabilirsiniz ki aynı kişi daha sonra başkalarına gidip sizin hakkınızda da dedikodu yapacaktır. Bu tür insanlarla sağlam dostluklar kurulamaz. Bu bağlamda, Sokrates’in üçlü filtresi üzerinde durmak isterim.

Bir gün, Sokrates’e bir arkadaşı gelip “Sana bir kişi hakkında bir şeyler söylemek istiyorum.” demiş. Bunun üzerine Sokrates, “Tamam, ama bundan önce sana üç soru sormak istiyorum.” demiş. “Birincisi; duyduğun bilginin doğru olduğundan emin misin?” diye sorduğunda, arkadaşı, “Hayır, aslında sadece birinden duydum, emin değilim.” yanıtını vermiş. Sokrates devam etmiş: “Tamam, söylemek istediğin şeyin doğru olup olmadığını bilmiyorsun. İkinci sorum şu; bu söylemek istediğin şey, o kişi hakkında iyi bir şey mi?” Adam biraz durduktan sonra, “Hayır, aslında kötü bir şey.” demiş. Bunun üzerine Sokrates, “Peki, bu söylediğin şeyin doğruluğundan emin olmadığın ve o kişi hakkında kötü bir şey söylemek istediğin ortada. Sadece bir soru kaldı: Bu söylemek istediğin şey, benim için yararlı bir bilgi mi?” diye sormuş. Adam biraz durduktan sonra, “Hayır, aslında seni ilgilendiren bir konu değil.” demiş. Bunun üzerine Sokrates şu yanıtı vermiş: “Eğer söyleyeceğin şeyin doğruluğundan emin değilsen, söyleyeceğin şey kişi hakkında olumsuz bir durum ifade ediyorsa ve bunun bana bir yararı olmayacaksa, neden bana bunu söylemek isteyesin ki?”

Evet, işte böyle. Kendimiz asla dedikodu yapmamalıyız ve yapan biriyle karşılaştığımızda da o kişiyi bu üçlü filtre testinden geçirmeliyiz. Geçemezse -ki büyük ihtimalle geçemeyecektir.- hiçbir şey söylemeden oradan sessizce uzaklaşmalıyız.

Yorum yapın