Perde, müzikte bir sesin yükseklik (tizlik ya da peslik) bakımından diğer seslerle olan ilişkisini ifade eder. Mesela, “la” perdesi dediğimizde, genellikle tüm çalgılarda belli bir noktada üretilen, sol anahtarlı portede ikinci çizgi üzerinde gösterilen ve 440 hertz frekansına sahip sesi kastediyoruz. Her sesin portede kendine özgü bir yeri, çalgılarda belirli bir çalma noktası ve belirli bir frekansı bulunur. Perde terimi, seslerin bu özgün konumlarını tanımlar.
Müzikte Perde Nedir?
Müzikte perde, sesin yüksekliğini veya tizliğini belirleyen temel bir kavramdır. Bir ses dalgasının frekansı arttıkça, yani saniyede gerçekleşen titreşim sayısı arttıkça, duyduğumuz sesin perdesi de yükselir. Perde, müzikal ifadenin olmazsa olmaz unsurlarından biridir ve bir notanın hangi frekansta çalındığını belirler.
Perde ve Frekans İlişkisi
Perde ile frekans arasında doğrudan bir ilişki vardır:
- Düşük Frekans: Daha düşük frekanslar daha alçak perdeleri ifade eder.
- Yüksek Frekans: Frekans ne kadar yüksekse, perde de o kadar yüksek olur.
Batı Müziğinde Perde Sistemi
Batı müziğinde perde sistemi, temel olarak kromatik ölçeğe dayanır ve her oktavda 12 eşit aralıklı perde içerir. Bu sistem, piyano klavyesindeki siyah ve beyaz tuşlarla görsel olarak temsil edilir:
- Kromatik Ölçek: Do, Do#, Re, Re#, Mi, Fa, Fa#, Sol, Sol#, La, La#, Si notalarını içerir.
- Oktav: Bir notadan bir sonraki aynı nota kadar olan perde aralığına oktav denir ve frekans iki katına çıkar.
Türk Müziğinde Perde Sistemi
Türk müziği, Batı müziğine kıyasla daha fazla perde içeren bir sistem kullanır:
- Makam: Türk müziğinde her bir makam, kendine özgü perde dizilimine ve aralıklarına sahiptir.
- Koma: Batı müziğindeki yarım ton aralıklarının daha ince bölünmüş hali olan koma, Türk müziğinin ince seslerini ifade eder.
Perde ve Nota İlişkisi
Perde ve nota ilişkisi, müzik notalarının her birinin belirli bir frekansa karşılık gelmesi anlamına gelir:
- Nota: Müzikal bir sesin yazılı ifadesidir ve belirli bir perdeyi temsil eder.
- Perde: Bir notanın çalındığı spesifik frekanstır. Örneğin, orta C (Do) notası genellikle 261.6 Hz olarak kabul edilir.
Müzikte Perde ve Oktav Sisteminin Tarihsel Gelişimi
17. yüzyılda Paris’teki Hotteterre ailesi gibi usta çalgı yapımcıları, tahta nefesli çalgılara yeni bir form kazandırdı. Çalgılarında, o dönemin Paris orgunun 415 hertz frekansındaki la notasını temel aldılar, bu da bugünkü 440 hertz frekansındaki la notasından yarım ton düşüktür. Almanya’da “Kammerton” (oda perdesi) olarak adlandırılan bu Barok perde, Rönesans dönemi tahta nefesli çalgı perdesi olan “Chorton”un (koro perdesi) bir ton altında yer alıyordu.
Bu perde, 1760’lı yıllardan sonra yükselmeye başladı ve 1820’lerde la=440 hertz frekansına ulaştı. 19. yüzyılın ikinci yarısında, la perdesi yaklaşık 453 hertze kadar tırmandı ve bu perdeye “eski filarmonik perde” denildi. Ancak bu perde şarkıcılar için zorlayıcı ve nefesli çalgılar için yıpratıcı olduğundan uygun bulunmadı. 1858-59’da Paris’te toplanan uluslararası bir komisyon, la=435 hertz olan “diyapazon normal” (ABD’de “Fransız perdesi” veya “uluslararası perde” olarak bilinir) üzerinde anlaşmaya vardı. İngiltere 1896’da la=439 hertz olan “yeni filarmonik perde”yi benimserken, 1939’da ABD’nin la=440 hertz standart perdesini kabul etti. 20. yüzyılın ortalarında, bazı Avrupalı tahta nefesli çalgı yapımcıları la=444 hertz perdesini kullanmaya başladı, bu da perdelerin tekrar yükselişe geçtiğini gösterdi.
Seslerin farklı oktavlar içinde ayırt edilmesi için özel bir isimlendirme sistemi kullanılır. Bir ses tanımlandığında, eğer frekansı belirtilmiyorsa, hangi oktavda olduğu büyük ve küçük harf kombinasyonlarıyla ifade edilir. Orta Do’nun altındaki oktavdaki sesler küçük harflerle (do-si), orta Do’nun altındaki ikinci oktavdaki sesler büyük harflerle (Do-Si), ve onun da altındaki ikinci oktavdaki sesler büyük harfler ve alt işaretlerle (Do, Re,… Si) gösterilir. Orta Do ise ‘c’ olarak yazılır ve bu oktavın üzerindeki sesler (re’, mi’,…si’) şeklinde gösterilir. Orta Do’nun üzerindeki Do ‘c”’, onun üzerindeki Do ise ‘c”’ olarak işaretlenir. Bu oktavlar içindeki diğer sesler de bu işaret ve üs sistemiyle ifade edilir.
Müzikte Perde Kavramının Çeşitli Anlamları
Perde, müzikte sadece ses yüksekliklerini ifade etmez, aynı zamanda bazı telli çalgıların saplarındaki, sesleri net bir şekilde ayıran enlemesine çubuklara da işaret eder. Batı müziğindeki gitar ve mandolin gibi çalgılarda, bu perdeler sapın üzerine metal çubuklar çakılarak oluşturulmuştur. Türk telli çalgılarında ise, örneğin bağlama ve tanburda, perdeler sapın üzerine kiriş veya misina bağlanarak yapılmıştır. Bu çalgılarda bazı perdeler hareketli olup, çalınan makama göre ayarlanabilir.
Perde terimi ayrıca Türkçede flüt, obua, klarnet, fagot gibi tahta nefesli çalgılarda parmakların basıldığı yerler için de kullanılır. Bu bağlamda, bazıları bu terimi “anahtar” ile eş anlamlı olarak kullanmayı tercih eder.
Klasik Türk müziğinde bir sekizlinin kaç perdeye sahip olduğu konusu tartışmalıdır. III. Selim döneminde geliştirilen fakat geniş çapta kullanılmayan ebced nota sistemlerinde, bir sekizli için 17 veya 18 perde belirlenmiştir. Arel-Ezgi Sistemi’nde bu sayı 24’e, Töre-Karadeniz Sistemi’nde ise 41’e çıkar. Kemal İlerici Sistemi, 54 perde kabul eder.
Her bir sistemin perdeleri özgün adlara sahiptir. Bu adlardan bazıları 15. yüzyıldan beri kullanılan ve çoğu sistemde ortak olan adlardır. Bu ortak adlar genellikle ana seslerin adlarıdır (örneğin rast, dü-gâh, segâh, çargâh, neva, hüseyni, acem, gerdaniye, muhayyer). Sistemler arasındaki ad farklılıkları daha çok ara perdelerde görülür. Arel-Ezgi Sistemi’nde bir tam aralıkta üç ara perde adı belirlenmiştir ve bu perdeler genellikle “nim hisar”, “hisar”, “dik hisar” gibi adlar alır.