Bu bölümde, hem erkek hem de kız bebekler için S harfi ile başlayan isimler ve anlamlarını derledik. Her anne-baba, çocuklarına anlamlı, güzel ve belki de benzersiz bir isim vermek ister. İsimler, bir kişinin kimliğinin önemli bir parçasıdır ve genellikle kişilikleri üzerinde etkili olabilir. S harfi ile başlayan isimler, hem klasik hem de modern isimler arasında çok çeşitli seçenekler sunar.
Erkek bebekler için S harfiyle başlayan birçok güzel ve anlamlı isim bulunmaktadır. Bu isimler, genellikle güç, liderlik, cesaret gibi özelliklere vurgu yapar. Aynı zamanda, bu isimler genellikle kişinin karakterine dair olumlu beklentileri temsil eder. Burada sizinle paylaştığımız isimler, her ailenin ihtimaller üzerinde düşünmesi ve çocuklarına en uygun ismi seçmesi için bir başlangıç noktası olabilir.
Kız bebekler için S harfiyle başlayan isimler ise genellikle zarafet, neşe ve güzellik gibi değerleri yansıtır. Bu isimler, çoğu zaman kişinin doğasını, gücünü ve kişiliğini vurgulamaktadır. Ayrıca, S harfiyle başlayan kız isimleri genellikle melodik ve zarif bir ses kalitesine sahiptir. Bu bölümde sunduğumuz isimler, çocuğunuza vereceğiniz ismin, hem kendisi hem de çevresi için olumlu bir etki yaratmasını sağlayabilir.
S Harfi İle Başlayan Erkek İsimleri
Saadettin: Dinin mutluluğu.
Sabahattin: Dinin zarifliği.
Sabit: Yerinde durup kıpıldamayan. 2. Kanıtlanmış, saptanmış.
Sabri: Sabra ilişkin, sabırlı kişi, sabreden.
Sacit: Secde eden, yere yüz süren.
Sada: Ses. 2. Yankı.
Sadak: İçine ok konulan torba veya kutu biçiminde kılıf.
Sadettin: Dinin mutluluğu.
Sadık: Doğru, gerçek. 2. Dostluğu ve bağlılığı içten olan.
Sadi: Mutlulukla ilgili.
Sadir: Yürek. 2. Başkan. 3. Sadrazam sözünün kısaltılmışı.
Sadrettin: Dinin lideri.
Sadri: Yürekle, göğüsle ilgili.
Sadullah: Allah’ın mutlu kulu.
Sadun: Mutlu.
Sara: Dertsizlik, rahatlık. 2. Berraklık ve saflık.
Sarfet: Saflık, temizlik.
Safi: Katışıksız, duru.
Safter: Düşman saflarını yaran yiğit.
Sağcan: Canlı, yaşayan, sağlıklı.
Sağdıç: Düğünde gelin veya damada kılavuzluk eden.
Sağın: Doğruluk kuralına uygun olan.
Sağınç: Arzu, istek, düşünce.
Sağlam: Dayanıklı, yıkılmaz. 2. Sağlıklı, sıhhatli. 3. Güvenilir. 4. İnanılır bir temeli olan.
Sağlamer: Güvenilir yiğit.
Sağlar: Sağlıklı olan.
Sağlık: Hasta olmayan, esenlik.
Sağman: Sağlıklı.
Sağun: Ağıt söyleyen, ağıtçı.
Sahabi: Hz. Muhammedi görme mutluluğuna ermiş olan.
Sahip: Koruyan, arka çıkan, gözeten.
Sahir: Geceleyin uyuyamayan, uykusuz kalan. 2. İnsanı büyüleyecek derecede güzel olan.
Saim: Oruçlu.
Saip: Doğru.
Sair: Seyreden ve yürüyen.
Sait: Kutlu, uğurlu. 2. Cennetlik kimse.
Sakın: Tedbiri elden bırakma temennisi.
Sakıp: Parlak ışık veren. 2. Delip geçen.
Saki: Su veren, su dağıtan. 2. Kadehle içki sunan. 3. Kırağı.
Sakin: Durgun, hareket etmeyen, kımıldamayan. 2. Sessiz. 3. Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık gösteremeyen. 4. Bir yerde oturan kimse.
Salah: İyilik, iyileşme düzelme. 2. Barış. 3. Dine bağlılık.
Salahattin: Cuma veya cenaze namazına çağrı için minareden salavat okuyan müezzin.
Salahi: İyilik ve barışla ilgili.
Salar: Komutan, lider.
Salat: Namaz.
Salcan: Baş.
Saıdam: Ciddiyet.
Saık: Bir olgu ile ilgili verilen bilgi, haber. 2. İyi, uygun olduğunu söylemek.
Saıkbey: Haberci.
Saıh: Yararlı, iyi elverişli. 2. Yetkili. 3. Dinin buyruklarına uyan.
Saım: Sağlıklı, sağlam, esen. 2. Eksiksiz. 3. Korkusuz, kendinden emin.
Saıkın: Güneşsiz serin yer.
Salman: Kendi başına buyruk, özgür.
Saltan: Yalnızlığı seven gezgin.
Saltı: Gezgin.
Saltık: Kendi başına var olan, bağımsız.
Saltuk: Bağımsız.
Saltukalp: Bağımsız yiğit.
Saltukbey: Bağımsızlığına saygı duyulan.
Sam: Nuh’un üç oğlundan biri.
Samet: Çok yüksek ulu. 2. Tanrı adı. 3. Hiçbir şeye ve kimseye gereksinimi olmayan.
Sami: Duyan, işiten. 2. Yüce, ulu, yüksek 3. Dinleyen, dinleyici.
Samih: Cömert.
Samim: Bir şeyin içi, özü, merkezi, temeli, kökü.
Samin: Sekizinci.
Samir: Darı, ekin.
San: Ün, şan, şöhret. 2. Bir şeyi neyse o yapan nitelik.
Sanaç: Dağarcık.
Sanak: Anlık zaman.
Sanalp: Yiğitliğinle tanın.
Sanay: Ay sanı.
Sanbay: Saygınlığıyla tanınmış olan.
Sanberk: Gücüyle tanınmış.
Sancak: Bayrak.
Sancaktar: Bayrak taşıyan kimse.
Sancar: Kısa kama.
Sancarhan: Bayrak hükümdarı.
Saner: Ünlü tanınmış.
Sani: Yapan, yaratan, işleyen. 2. Dönen, çeviren.
Sanih: Düşünmeden, kendiğinden oluşan düşünce, fikir.
Sanlı: Ünlü, tanınmış.
Sanver: Şan, şöhret ver.
Saraç: Koşum ve eyer takımları yapan.
Saral: Sarıl, dolan.
Saran: Kuşatan, çeviren.
Sarbek: Sarışın.
Sargan: Verimsiz arazide biten ot.
Sargın: İçten yürekten.
Sargut: Bağış, ödül.
Sarıaıp: Sarışın yiğit.
Sarıbay: Sarışın, saygın.
Sarıbey: Sarışın erkek.
Sarık: Sarıyı andıran, sarıya yakın. 2. Yaban arısı.
Sarıkabay: Sarışını andıran.
Sarıkoy: Sarışın yiğit.
Saruhan: Sarışın hükümdar.
Sarikan: Sarışın bir soydan gelen.
Sarikaya: Sarı renkli kaya.
Saritas: Sarı renkli taş.
Sarim: Keskin.
Sarkan: Bir işin üzerine çok düşen.
Sarp: Dik, çıkılması ve geçilmesi güç.
Sarper: Zoru başaran kişi.
Sarphan: Zorlukların üstesinden gelen hükümdar.
Sarpkan: Sert güçlü soydan gelen.
Sarvan: Deveci.
Satilmis: Doğumundan önce ermişlere adanan çocuk.
Satvet: Atılım, hücum etme, saldırma.
Sav: İddia, tez. 2. Haber, söz. 3. Atasözü.
Savaci: Haberci, müjdeci. 2. Peygamber.
Savas: Silahlı mücadele, harp. 2. Uğraşma, kavga.
Savaser: Savaşan.
Savaskan: Savaşçı bir soydan gelen.
Savat: Gümüş üzerine işlenen kara nakış.
Saver: Sağlam, zinde.
Savran: Deveci.
Savtekin: Uğurlu olduğunu iddia eden.
Savtunc: Sözünün eri.
Savun: Tehlikelerden kendini koru temennisi.
Sayar: Hürmetkar, saygı gösteren.
Saybey: Saygın bey, beyefendi.
Sayginer: Hürmet edilen.
Sayil: Hürmet gör.
Sayilgan: Saygı duyulan.
Sayiner: Saygın yiğit.
Saykal: Gösterişli.
Saykut: Azizliğine saygı duyulan kişi.
Saylan: Sayılan, seçkin.
Sayman: Hesap uzmanı, muhasebeci.
Saymaner: Zeki kimse.
Sayvan: Güneşten, yağmurdan korunmak için yapılan çardak.
Sazak: Soğuk ve sert esen rüzgar.
Sazan: Sazlık yerde yaşayan tatlı su balığı.
Sehat: Bir işi sonuna değin sürdürme, direnme.
Sebati: Sözünde duran.
Sebih: Yüzücü, iyi yüzen.
Sebil: Kutsal günlerde karşılık beklemeden, hayır için dağıtılan içme suyu. 2. Genellikle camilere bitişik özel bir biçimde yapılmış, hayır için içme suyu dağıtılan taş yapı.
Seçkin: Niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, elit.
Seçkiner: Üstünlüğüyle övgü alan kimse.
Sedat: Doğruluk, haklık. 2. Dikkat.
Sefa: Gönül rahatlığı, sakin olma. 2. Eğlence, zevk, neşe.
Sefer: Yolculuk. 2. Savaşa gitme, savaş.
Seferi: Yolculukla ilgili olan. 2. Savaşla ilgili olan. 3. Yolculuk anında, oruç tutmak ve namaz kılmak zorunda olmayan.
Seffah: Hatiplik yönü kuvvetli olan. 2. Cömert, eli açık.
Sefil: Sefalet çeken, yoksul kalan.
Sefir: Elçi. 2. Zengin, soyulu.
Segman: Er, piyade eri. 2. Er kişi.
Seha: Cömertlik, el açıklığı.
Sehhar: Büyüleyici, büyülü gibi.
Sehran: Geceyi uyumadan geçiren, uykusuzluk çeken.
Selah: “Selahattin”in kısaltılmışı.
Selahattin: Dinine bağlı kişi.
Selahi: Barış, huzur.
Selam: Sonu iyi, hayırlı çıkma. 2. Barış, huzur. 3. Ölümsüzlük. 4. Nezaket gösterisi yapmak. 5. Esenlenme.
Selamet: Sağlam olma, esenlik. 2. Kurtulma. 3. İyi son. 4. Güvenme, emin olma.
Selamettin: Dinin selamete ermesi.
Selami: İyilik, sağlam olma, esenlik.
Selatin: Sultanlar.
Selcan: Yüreği coşku dolu olan.
Selçuk: Hatiplik yeteneği olan.
Selef: Bir makamda, bir görevde kendisinden önce bulunmuş kimse, öncel.
Selek: Eli açık, cömert.
Selekman: Cömert.
Selgüç: Gücünün coşkunluğu dışarı taşan.
Selhan: Haberci.
Selışık: Işık seli.
Selim: Sağlam, kusursuz. 2. Doğru, temiz. 3. Kolayca iyileşen.
Selkan: Sel gibi coşkulu.
Selman: İçinde barış ve mutluluk umutları taşıyan.
Selmi: Barış yanlısı, barışsever.
Selok: Sel gibi çoşkun, ok gibi hızlı.
Semai: Bir kurala bağlı olmayıp ancak işitmekle öğrenilen söz. 2. Türk müziğinde iki basit usulden biri. 3. Bir halk şiiri türü.
Semavi: Göksel
Semender: Ateşte yanmadığı halde ateşi söndürdüğü söylenen efsane hayvan.
Semih: Cömert, eli açık.
Semin: Çok değerli.
Semir: Arkadaş, dost. 2. Meyve veren.
Semiray: Ay gibi dost canlısı.
Semuh: Cömert.
Semyan: Haşmet.
Sena: Övme, övgü.
Senai: Övme ile ilgili.
Sencan: Can kadar sevilen.
Sencer: Kale, askeri siper.
Sener: Yiğit ve güçlüsün.
Senger: Siper. 2. Korugan.
Sengin: Ağırlığı olan.
Senih: Süs.
Ser: Baş. 2. Başkan. 3. Tepe. 4. Uç, kenar, kıyı. 5. Son, nihayet.
Serad: Adı lider olan.
Seraip: Yiğitlerin lideri.
Seratir: Üstün, yüksek.
Serezad: Serbest, hür. 2. Derdi olmayan, rahat ve huzurlu.
Serbay: Önder, lider.
Serbaz: Subay. 2. Korkusuz cesur.
Serbest: Özgür, bağımsız.
Serbülent: Başı yüksek, yüce, ulu.
Sercihan: Sevilen hükümdar.
Serdar: Askerin başı, başkomutan, başbuğ.
Serdar: Lider.
Serdarhan: Hükümdar.
Serdengeçti: Fedai.
Serdeste: Seçkin kimse, mümtaz.
Serdinç: Sakin, rahat.
Serener: Gönderi çeken kişi.
Sereng: Üç renk.
Serfiraz: Kazanan, galip.
Sergen: Raf, vitrin, düzlük yer, yorgun.
Sergüzeşt: İnsanın başından geçen olay. 2. Serüven, macera.
Serhas: Dikenli bitki.
Serhat: Sınır, hudut. 2. Uç.
Serhun: Asil kan, soylu kan.
Seri: Çok hızlı, süratli.
Serian: Aceleci.
Serim: Sabırlı.
Serimer: Sabırlı kişi.
Serin: Az soğuk.
Serkan: Başkan.
Serkan: Önder, lider.
Serkeşi: Asilik, dik kafalı, inatçı.
Serkut: Şansı yerinde olan insan.
Sermedi: Sonsuz.
Sermest: Kendinden geçercesine sevmek.
Sermet: Sürekli, devamlı.
Sermiyan: Efendi, bey, reis.
Sernerm: Uysal, yumuşak başlı.
Serok: Başkan, şef, yönetici.
Seroğul: Önder ol.
Sertaç: Çok sevilen baştacı edilen.
Sertele: Acımasız, katı.
Serter: Acımasız yiğit.
Sertuğ: Baş tacı edilen.
Server: Başkan. 2. Bir topluluğun reisi.
Servet: Zenginlik, varlık, mal, mülk.
Settar: Örten. 2. Tanrı sıfatlarından.
Sevan: Her zaman severek anılan.
Sevener: Seven yiğit.
Sever: Herkesi içtenlikle seven.
Sevgen: İçtenlikle seven.
Sevik: Dost, arkadaş.
Sevgal: Her zaman için sevil.
Sevkan: Sıcakkanlı.
Sevük: Çok sevilen.
Sewgur: Şafak.
Seyda: Elit.
Seyfettin: Dinin askeri.
Seyfi: Askerlikle ilgili.
Seyhun: Akarsu.
Seyit/Seyyit: Efendi, ağa. 2. Hz. Muhammed soyundan gelen kimse.
Seyithan / Seyyithan: Ağaların ağası.
Seylan: Akma, akıntı.
Seymen: Törenlere, yerli giysilerle atlı ve silahlı olarak katılan yiğit.
Seyran: Gezinme. 2. Bakınıp seyretme.
Sezai: Uygun, yaraşır.
Sezal: Sezgili.
Sezek: Duygusal kişi.
Sezgen: Sezgileri güçlü olan.
Sezgin: Sezgileri güçlü olan.
Sezginay: Sezgileri güçlü olan.
Sezi: Sezgi.
Sezim: Sezgi.
Seziş: Hisseden.
Sezmen: Sezen, hisseden.
Sıdal: Olgunlaşmaya başlayan, delikanlı.
Sıdam: Natürel.
Sıddık: Özü sözü bir hiç yalan söylemeyen, çok dürüst.
Sılan: Keyfi, huzuru yerinde olan.
Sılamet: Selamet.
Sıralı: Güvenilen kimse.
Sırat: Yol. 2. Mahşer günü, üstünden yalnız günahsızların geçebileceğine inanılan köprü.
Sırrı: Gizlilik.
Sıtkı / Sıdkı: Doğruluk, gerçeklik. 2. İçten bağlılık.
Simavi: Yüz, çehre.
Simt: Doruk, tepe.
Sina: Arap Yarımadası’nın Mısır’la birleştiği yerdeki ada. 2. Bu adada bulunan dağ. 3. Hz. Musa’ya Tanrı sözlerinin bu dağda indiğine inanılır.
Sinan: Mızrak, süngü.
Sipah: Asker.
Sipahi: Süvari, atlı asker sınıfı.
Sipan: Suphan Dağı.
Sipkan: Ağrı’da Kürt aşireti.
Sirac / Siraç: Işık.
Siracettin: Dinin ışığı.
Sirer: Gözü gönlü tok olan.
Siret / Siyret: Yaşam öyküsü. 2. Bir kimsenin iç dünyası.
Sirmen: Gözü, gönlü tok olan.
Sırt: Sert, haşin.
Sitembar: Kurban, ezilmiş, mazlum.
Sitemkar: Sitem edici, sitem eden.
Siwar: Süvari.
Siyasi: Politik.
Siyavuş: Yağız atlı.
Somel: Güçlü el.
Somer: Güçlü, doğru kişi.
Sonad: Son çocuk.
Sonaıp: Son yiğit.
Sonat: Bir ya da iki şarkı için yazılmış 3-4 bölümden oluşan müzik yapıtı.
Sondaı: Umut bağlanan çocuk.
Soner: Son doğan erkek çocuk.
Songun: Son olan.
Songur: Şahin.
Songuraıp: Şahin gibi yırtıcı yiğit.
Songurhan: Şahin gibi yırtıcı hükümdar.
Songurkan: Yırtıcı bir soydan gelen.
Songurtay: Şahin gibi yırtıcı genç.
Songurtürk: Şahin gibi yırtıcı Türk.
Sonuç: Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice. 2. Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey. 3. Öz, özet.
Sorgun: Güzel saçlı.
Sorkan: Derikte Kürt aşireti.
Sorkun: Yüksek dağların etekleri. 2. Sepetçi söğüdü.
Soyak: Soyu temiz.
Soyalp: Yiğit soydan gelen.
Soydan: Soyu bir ailesi olan.
Soydaner: Yiğitliği soyundan gelen.
Soydaş: Soyu bir olan, hemcins.
Soydinc: Dinç bir soydan gelen.
Soydincer: Dinç bir soydan gelen.
Soyer: Soyu yiğit olan.
Soyhan: Hükümdar soyundan gelen.
Soykal: Soyunu devam ettir.
Soykan: Soylu kandan gelen.
Soykök: Köklü geçmişi olan bir soydan gelen.
Soykurt: Kurt gibi güçlü ve zeki soydan gelen.
Soykut: Kutsal bir soydan gelen.
Soylu: Asil.
Soylubey: Asil ve saygın kişi.
Soyluer: Asil ve yiğit kişi.
Soylukan: Asil bir geçmişi olan.
Soylutürk: Asil Türk.
Soylutay: Asil ve genç.
Soyısal: Soyla ilgili.
Soytekin: Uğurlu soy.
Soyuak: Soyu temiz.
Soyuaıp: Yiğit soydan gelen.
Soyudinç: Dinç bir soydan gelen.
Soyudincer: Dinç bir soydan gelen.
Soyuer: Soyu yiğit olan.
Soyugür: Çok kalabalık bir soydan gelen.
Soyuhan: Hükümdar soyundan gelen.
Soyukan: Soylu kandan gelen.
Soyukök: Köklü geçmişi olan bir soydan gelen.
Soyukurt: Kurt gibi güçlü ve zeki soydan gelen.
Soyukut: Kutsal bir soydan gelen.
Soyupak: Temiz ve dürüst bir soyu olan.
Soyutay: Asil ve genç.
Soyutekin: Uğurlu.
Soyutürk: Türk soyundan gelen.
Sökmen: Yiğit.
Sökmener: Yiğit.
Sönmez: Her zaman için var olacak olan.
Sönmezalp: Yiğitliğiyle anılacak olan.
Sönmezay: Güzelliğiyle anılacak olan.
Sönmezer: Yiğitliğiyle anılacak olan.
Sözal: Söz vermesini sağla.
Sözen: Hatiplik yeteneği çok iyi olan.
Sözer: Sözünde duran.
Sözmen: Hatiplik yeteneği çok iyi olan.
Sualp: Asker, yiğit.
Suat: Mutlulukla ilgili.
Suavi: Yardımsever.
Subutay: Cengiz Han’ın ünlü generalinin adı.
Sudi: Kazanç, kar.
Sulhi: Barışa özgü, barışçı.
Sunal: Sunuş, sunma.
Sunalp: Sunulan yiğit.
Sunar: Takdim eden.
Sund: Ant içmek. Yemin eden.
Sunel: Sunulan el.
Suner: Sunulan yiğit.
Sungun: Yetenek. Bağış, lütuf.
Sungur: Doğana benzeyen yırtıcı bir kuş.
Sunguralp: Yırtıcı yiğit.
Sungurbey: Yırtıcı ve saygın.
Sunullah: Allah’ın kudreti.
Suphi: Tan vakti.
Sururi: Sevinçli, neşeli. 8. yy. Osmanlı şairi.
Suut: Yükseliş, yukarı doğru yükselme.
Suudi: Kutsal yıldızlar. Yükselme.
Suvari: Su gibi.
Süalp: Yiğit.
Süel: Asker eli.
Süer: Yiğit asker.
Süerdem: Faziletli asker.
Süerden: Dürüst asker.
Süergin: Olgun asker.
Süerkan: Yiğitçe bir geçmişe sahip asker.
Süersan: Yiğitliğiyle nam salmış asker.
Süha: Büyük ayı yıldız kümesinden en küçük yıldızı.
Sühan: Söz, lakırdı.
Süheyil: Güney yarımkürede bulunan parlak yıldız, yıldırak.
Sükan: Sakin.
Sükuti: Az konuşan.
Süleyman: Peygamber adı. Huzur anlamında.
Sülı: “Süleyman” isminin kısaltılarak söylenen bir biçimi.
Sülıman: “Süleyman” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Sümer: Aşağı Mezopotamya’da yaşamış bir kavim.
Sümerkan: Sümer soyundan gelen.
Süphan: Doğu Anadolu’da Van Gölü’nün kuzeyinde sönmüş volkan.
Sürsoy: Soyun genişlesin.
Süzen: Topluca yapılan av.
Süvari: Atlı. Atlı asker. Gemi kaptanı.
S Harfi İle Başlayan Kız İsimleri
Saadet: Mutluluk, bahtiyarlık.
Saba: Yazın kuzeydoğudan esen hafif ve tatlı yel, tan yeli. Türk müziğinde bir birleşik makam.
Sabacan: Tatlı dost.
Sabagül: Şirin güzel.
Sabah: Gündüzün, günün başlangıcı günün ışıması. Güneşin doğduğu andan öğleye kadar geçen zaman.
Sabahat: Güzellik, yüz güzelliği.
Sabahnur: Sabah ışığı, sabah aydınlığı.
Sabanaz: Sevimli, nazlı.
Sabanur: Işık saçan.
Sabır: Acı, yokluk, haksızlık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi. Olacak veya gelecek bir şeyi telaş göstermeden beklenme.
Sabiha: Güzel, şirin, zarif. Yüzen, yüzücü.
Sabire: Sabreden, dayanan. Bir kötülüğe karşı kızmadan dişini sıkarak bekleyen.
Sabite: Durağan yıldız.
Sabiye: Ergin olmamış kız çocuğu.
Sabrınisa: Sabırlı kadınlar.
Sabriye: Sabırla ilgili, sabırlı, dayanıklı.
Sacide: Secde eden, yere yüz süren.
Saçı: Gelinin başına saçılan çiçek, şeker, arpa; para gibi şeyler. Düğün armağanı.
Sada: Ses. Yankı.
Sadakat: İçten bağlılık, sağlam güçlü dostluk, doğruluk.
Sadaret: Başta bulunma, öne geçme, liderlik.
Sadberk: Bir gül türü.
Sade: Süsü, gösterişi olmayan; yalın gösterişsiz. Anlaşılır olan, düz, basit karışık olmayan. Doğru, içi temiz kişi.
Sadecan: Kendi halinde içten, iyi ve temiz dost.
Sadegül: Temizliği, dürüstlüğü ve güzelliğiyle bilinen.
Sadet: Yakınlık. Niyet, fikir. Asıl konu üzerinde konuşulacak şey, konuya dönmek.
Sadıka: Sadıklar, bağlı olanlar. Doğru insanlar.
Sadice: Mutlulukla ilgili.
Sadik: Sadık, gerçek dost. Doğru sözlü.
Sadiye: Mutlulukla, uğurla ilgili.
Sadme: Çarpma, vurma. Sarsıntı. Hiç beklenmedik bir anda başa gelen bela.
Sadriye: Göğüsle ilgili, göğüse ait.
Safder: Düşman safını yarıp bozan.
Safderun: İçi temiz ve saf olan.
Safdil: İçi temiz, kötülük nedir bilmeyen.
Safican: Temiz, içten dost.
Safigül: Güzel ve temiz insan.
Safiha: Yassı ve düz olan yüz.
Safinaz: Çok nazlı, çok naz eden.
Safinur: Çok aydınlık, temiz kimse.
Safir: Mavi renkli değerli bir süs taşı türü, gök yakut.
Safiye: Katıksız, duru.
Safiyet: Saflık, temizlik, dürüstlük.
Sahabet: Sahip çıkma, benimseme. Koruma, arka çıkma.
Sahavet: Eli açıklık, cömertlik.
Sahba: Şarap.
Sahibe: Herhangi bir şey üzerinde mülkiyeti olan, istediği ve dilediği biçimde kullanan. Herhangi bir niteliği olan kimse. Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse. Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse.
Sahil: Deniz, nehir, göl kıyısı. Kıyı, yaka, yalı.
Sahire: Büyücü kadın.
Sahra: Kır. Çöl.
Saide: Kutlu, uğurlu. Tanrı’nın beğendiği, cennetlik olmuş. Yükseğe çıkan, yükselen. Ses çıkartan, sesli, gürültülü.
Saika: Yıldırım. Sebep.
Saime: Oruç tutan, oruçlu, niyetli.
Sakıye: İçki dağıtan kadın.
Sakibe: Su veren, su dağıtan.
Sakine: Durgun, hareket etmeyen, kımıldamayan. Sessiz. Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık gösteremeyen. Bir yerde oturan kimse.
Saliha: Yararlı, iyi elverişli. Yetkili. Dinin buyruklarına uyan.
Salime: Sağlıklı, sağlam, esen. Eksiksiz. Korkusuz, kendinden emin.
Salise: Sivil rütbeden üçüncü derecedeki. Saniyeden daha küçük zaman birimi, altmışta biri.
Saliye: Yeni yılın gelişini kutlamak amacıyla Muharrem ayında yazılıp sunulan kaside.
Salkım: Üzüm gibi, birçoğu sap üzerinde bir arada bulunan yemiş. Salkım durumunda mor çiçekler açan ve çoğu asma gibi çardağa sarılan ağaç türü ve çiçeği.
Samahat: “Semahat” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Samia: İşitme yetisi.
Samiha: Cömert, eli açık.
Samime: Bir şeyin içi, özü, merkezi, temeli, kökü.
Samine: Sekizinci.
Samire: Meyve veren, meyveli.
Samiye: Duyan, işiten. Yüce, ulu, yüksek. Dinleyen, dinleyici.
Samru: Yüksek yer, tepe, üst.
Samur: Değerli kürkü olan bir hayvan türü.
Sanavber: Çamfıstığı ağacı. Sevgilinin boyu posu.
Sanem: Çok güzel kadın. Put.
Sania: İş, meşgale.
Saniha: Düşünmeden, kendiğinden, doğan düşünce, fikir.
Saniye: Sivil rütbeden ikincisi. Dakikanın altmışta biri. Fizik ve mekanikte zaman birimi.
Saray: Hükümdarların, sultanların veya devlet başkanlarının oturduğu büyük yapı.
Sarfiye: Giderle yapılan, masrafla ilgili.
Sarhatı: Hatıra, anı.
Sarıcan: Sarışın dost.
Sarıgül: Sarışın, gül sarısı renkte.
Sarmal: Helis biçiminde olan, helizomi.
Sarmaşık: Koyu yeşil renkte, değişik biçimde yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan, bir bitki türü.
Satı: Yaşamı uzun sürmesi için doğumundan önce erenlere adanan çocuk. Satmak işi, satış.
Satıgül: Satılan gül.
Satir: Örten, kapatan.
Savlet: Hücum etme, saldırma.
Saye: Gölge. Koruma, yardım, sahip çıkma.
Sayede: Bu yoldan, böylelikle.
Sayfiye: Yazlık, yazlık ev.
Saygül: Hem saygın hem güzel.
Sayide: Ezilmiş, yıpranmış, eskimiş.
Saynur: Saygınlığıyla ışık saçan.
Seba: Yedi.
Sebahat: “Sabahat” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Sebahet: Suda yüzme.
Sebiha: Gece iç çamaşırı, gece yatarken giyilen giysi.
Sebile: Allah yolunda olan.
Sebir: Sabır, tahammül.
Sebila: Uzun kirpikli göz.
Sebu: Testi. Şarap kabı.
Seçil: Beğeni, sevgi, üstünlük gösterilen.
Seçilay: Güzelliğiyle üstünlük sağlayan.
Seçilcan: Üstün dost.
Seçilgül: Güzelliğiyle üstünlük sağlayan.
Seçilnaz: Naz yapmasıyla kendine üstünlük sağlayan.
Seçilnur: Çevresindekilere ferahlatmakla beğeni kazanan.
Seçilsay: Saygınlığıyla beğeni toplayan.
Seçilsoy: Üstün nitelikli bir soydan gelen.
Seçilsu: Temizliği ve saflığıyla herkesin beğenisini kazanan.
Seçilşan: Üstünlüğüyle şan şöhret sahibi olan.
Seçiltan: Tan vakti gibi güzelliğiyle beğeni kazanan.
Seçilyar: Beğenilen, üstün tutulan sevgili.
Seçki: Beğenilmiş, seçilmiş. Şairlerin, yazarların bestecilerin eserlerinden alınmış, seçme parçalardan oluşan eser, gülistan.
Seda: Ses, yankı.
Sedacan: Can dost.
Sedacık: Sevimli sesler çıkaran.
Sedagül: Kıpır kıpır güzel.
Sedanaz: Nazlı güzel.
Sedanur: Sesiyle ışık saçan.
Sedasu: Çağlayarak akan su gibi.
Sedef: Deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan parlak gökkuşağı renklerinde veya beyaz değerli taş.
Seden: Uyanık, gözü açık. Kabe’nin hizmetkarı.
Segah: Doğu müziğinin makamlarından.
Seher: Sabahın gün doğmadan önceki hali, tan ağartısı.
Sehercan: Güzel dost.
Sehergül: Tan vakti açan gül.
Sehergün: Günün ilk ışıkları.
Sehernaz: İlk göz ağrısı.
Sehernur: Işık saçan.
Sehersoy: Güzel bir soydan gelen.
Sehertan: Tan ağartısı.
Sehhar: Büyücü. Büyüleyici, büyülü gibi.
Sehker: Duygu, his.
Sekine: Gönül rahatlığı, kafa dinçliği, inanç. Rahatlık, dinlenme. Ağırbaşılık. Güvenç, güvenme.
Selay: Ayın suya yansıyan parlak ışığı.
Selbin: Bir suyla yıkanmış temiz, berrak.
Selcan: Coşkulu, hareketli, taşkın hareketli.
Selda: Bir söğüt türü.
Seldacan: Yürekten dost.
Seldagül: Gül kadar güzel.
Selen: Ses, haber, bilgi.
Selıha: Bozulmuş, soyulmuş şey.
Selika: Güzel konuşma ve yazma yeteneği.
Selime: Sağlam, kusursuz. Doğru, temiz. Kolayca iyileşen.
Selin: Yağış sebebiyle oluşan ufak sel.
Selma: Barış içinde, huzur, erinç.
Selmin: Barışcıl, barış ve sevgi dolu.
Selnur: Yüreğindeki ışığı büyük bir coşkuyla saçan.
Selva: Amerika’da Amazon, Afrika’da Nijer ırmakları gibi Ekvator bölgesindeki büyük suların geçtiği havzalarda bulunan geniş ve bakir ormanlara verilen ad.
Selvi: Akdeniz bölgelerinde yetişen, kışın yapraklarını dökmeyen ince uzun bir ağaç türü.
Sema: Gök, gökyüzü. İşitme, duyma. Mevlevi dervişlerinin ney, nisfiye gibi çalgılar eşliğinde, kollarını iki yana açıp dönerek yaptıkları ayin.
Semacan: Gökyüzü gibi temiz ve sessiz dost.
Semagül: Gökyüzü gibi yüksek. Bir gül gibi güzelliğe sahip olan.
Semahan: Sema yapan. Gökyüzü hükümdarı.
Semahat: Cömertlik, el açıklığı. İyilikseverlik.
Semanur: Gökyüzünün aydınlığı.
Semen: Yasemin çiçeği. Semizlik.
Semiha: Cömertlik, eli açık.
Semin: Değerli, pahalı. Semizlik.
Semine: Değerli, pahalı. Semizlik.
Semiramis: Yunan efsanesinde doğulu kraliçe.
Semire: Meyveli, meyve veren.
Semiye: Adaş, adları aynı olan.
Sempatik: Cana yakın sıcak kanlı, sevimli. Çok hoş, hoşa giden.
Semra: Esmer kadın.
Senal: Alı güzel.
Senar: Yar. Aşık, seven insan.
Senay: Ay gibi güzelsin.
Senem: Put, anıt.
Sengül: Gül kadar güzel olan.
Seniha: Süs, bezek.
Seniye: Yüksek, yüce.
Sennur: Nur gibi güzel ve ışık saçan, aydınlık.
Sera: Toprak. Yeryüzü, dünya. Sebze ve meyvelerin yetiştirildiği ve hava şartlarına karşı korunduğu cam ve naylonla kapalı yer.
Seran: Işıklı, parlak.
Serap: Özellikle çöllerde sıcağın etkisiyle su gibi görünen aldatıcı görüntü, yalın, ılık, pusarık. Öbür dünya, ahiret.
Seray: Ay gibi güzel.
Serazat: Serbest, hür, başıboş. Rahat, derdi olmayan, huzurlu.
Serçil: Kalp, yürek.
Sereda: Naz yapmakta önde giden.
Şerefraz: Başını yükselten, yükselen, benzerlerinden üstün durumda olan.
Sereya: Göz güzelliğinde üstüne olmayan.
Seren: Yelkenli gemilerde üzerine dört köşe yelken açmak ve işaret kaldırmak için direğe yatay olarak bağlanan gönder.
Serenay: Uzun boylu güzel.
Serencan: İnce, zarif dost.
Serendaz: Çekinmeyen, korkmayan, fedakar, özverili.
Serengül: Uzun boylu güzel.
Serfiraz: Baş eğme, söz dinleme.
Sergül: Önde gelen gül.
Serhatı: Hatıra, anı.
Serim: Hoş görülü, sabırlı.
Serma: Kış soğuğu.
Sermin: Başta gelen, güzel, kibar.
Sernaz: Nazlı.
Sernerm: Uysal, yumuşak başlı.
Sernigün: Baş aşağı, tersine dönmüş.
Sernur: Baş ışıklı, aydınlık kişi.
Serpin: Yağmur.
Serpuş: Başlık, başa giyilen şey.
Serra: Genişlik, kolaylık.
Sertap: İnatçı, direngen.
Server: Egemenlik, üstünlük.
Servican: Uzun boylu arkadaş.
Servigül: Uzun boylu, zarif, gül güzelliğinde kız.
Servigüzar: Becerikli, zarif kız.
Servinaz: Uzun boylu, nazlı sevgili.
Servinisa: Zarif kadınlar.
Servinur: Işık saçan.
Servisu: Zarif ve su kadar da temiz ve berrak.
Servişan: Zarifliğiyle tanınan, zerafet sahibi.
Servitan: Zarif, uzun boylu ve bir tan vakti kadar güzel.
Serviyar: Uzun boylu, zarif sevgili.
Serza: Doğurgan.
Serzemin: Yeryüzü.
Seval: Severek al.
Sevan: Sev ve unutma.
Sevay: Ay gibi sevilen.
Sevcan: Can gibi sevilen.
Sevda: Güçlü, sevgi, aşk. Aşırı ve güçlü istek, tutku.
Sevdacan: Tutkulu dost.
Sevdagül: Aşık olunacak kadar güzel ve zarif kişi.
Sevdakar: Sevdalı.
Sevdanaz: Nazına aşık olunan.
Sevdanur: Işık saçan.
Sevdil: Dili güzel olan.
Sevdiye: Sevilin diye, sevilisi güzel.
Sevecen: Acıyarak ve koruyarak sevme, şefkatli, müşfik.
Seven: Sevgiyle dolu, birine tutkuyla dolu olan kişi.
Sevenay: Sevgisini güzellikle dışarı vuran.
Sevencan: Tutkulu dost.
Sevencik: Çok sevimli.
Sevendil: Konuşma güzelliği.
Sevengül: Gül gibi seven, gül seven.
Sevengün: Güzel bir günde doğan.
Sevengüz: Sonbahar güzelliği.
Sevennaz: Nazlı güzel.
Sevennur: Aydınlatıcı güzel.
Seventan: Tanvakti güzelliği.
Sever: Her şeyin olumlu yanını gören.
Sevgen: Sevgi dolu.
Sevgi: İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu.
Sevgican: Candan dost.
Sevgili: Sevgi ve bağlılık duyulan. Sevilen, aşık olunan kimse, dost, yar.
Sevgim: Sevme duygusunun ifade tarzı.
Sevgin: Sevme duygusun çok olsun.
Sevginaz: Nazlı sevgili.
Sevginur: Işık saçan sevgili.
Sevgisel: Coşkulu sevgi.
Sevgisun: Sevgisini gizlemeyen.
Sevgişan: Duyduğu sevgiyle ünlenmiş olan.
Sevgitan: Duygusal, romantik.
Sevgiyar: Sevilen, sevgili.
Sevgül: Gül gibi sevilen.
Sevi: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, aşk.
Sevican: İçten seven.
Sevigül: Sevilen güzel.
Sevil: Sevilen birisi ol.
Sevilay: Ay gibi sevimli, sevilen.
Sevilcan: Çok sevilen kişi.
Sevilen: Gözde olan.
Sevinaz: Nazıyla kendini sevdiren.
Sevinur: İnsanları aydınlatmasıyla kendini sevdiren.
Sevilsu: Temizliği ve saflığıyla kendini sevdiren.
Sevilsun: Gördüğü ilgiye, sevgiye aynı şekilde karşılık veren.
Sevişan: İçtenliği ve sevecenliğiyle tanınan, sevilen.
Sevişen: Şen şakrak olmasıyla kendini sevdiren.
Seviltan: Tan vaktinin romantizmiyle kendini sevdiren.
Sevilyar: Güzelliğiyle kendini sevdiren.
Sevim: Sevmek işi, sevgi. Bir kişi veya bir şeyde bulunan ve o kişi veya şeyi başkalarına sevdiren özellik.
Sevin: Sevinmekle ilgili.
Sevinaz: Sevilen nazlı.
Sevinç: İstenen veya hoşa giden bir şeyin olmasıyla duyulan coşku.
Sevinur: Sevgi ışığı saçan.
Seviye: Birlik, beraberlik. Düzgünlük, doğruluk.
Sevkal: Bir tek kişiyi sev ve bağlı kal.
Sevnaz: Sev ve naz et.
Sevnur: Hayranlık duyuran.
Sevra: Genişlik, kolaylık.
Sevşan: Şöhretiyle sevilen.
Sevtan: Güzelliğiyle sevilen.
Sevtap: Tapılacak kadar çok sevilen.
Seyyak: Kum gibi çok.
Seylan: Sel, akma, akış.
Seylap: Sel, su baskını, sel suyu.
Seyran: Gezinme. Bakıp seyretme.
Seyyal: Akıcı, akan, akışkan.
Seyyare: Gezegen.
Seyyibe: Dul kadın.
Seyyide: Saygıdeğer kadın.
Seza: Uygun, yaraşır, değer.
Sezen: Duyan, hisseden, anlayan.
Sezin: Duygulu, anlayışlı.
Sidika: Çok doğru, hiç yalan söylemeyen kadın.
Sıla: Bir süre ayrı kaldığı bir yere veya yakınlarına kavuşmak. Doğup büyüdüğü ve özlediği yer.
Sımah: Kulak. Kulak deliği.
Sırga: Küpe.
Sırma: Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel. Altın sarısı renginde saç.
Sibe: Yarın.
Sibel: Buğday başağı, yağmur damlası.
Sidal: Gölgelik yer.
Sim: Gümüş. Genellikle işlemlerde kullanılan, gümüş görünüşünde ve parlaklığında olan ip.
Sima: Yüz, çehre, beniz. Kişi, kimse, insan.
Simay: Gümüştenay, parlak ay.
Simber: Göğsü gümüş gibi olan.
Simce: Gümüş gibi parlak beyaz.
Simden: Gümüş gibi parıldayan.
Simge: İşaret, sembol.
Simin: Gümüşten. Gümüş gibi beyaz, gümüş gibi saf, parlak.
Simla: Gümüş gibi.
Simten: Teni gümüş gibi parlak, güzel.
Sincan: Kırmızı renkte çiçekleri olan, çok yıllık ıtırılı bir bitki.
Sine: Göğüs. Gönül, yürek.
Sinem: Gönlüm, yüreğim.
Sirap: Taze, körpe, genç.
Şiren: Mitolojide, belinden aşağısı kuş ya da balık, belinden yukarısı kadın biçiminde tasvir edilen, deniz cini. Tiz ve yüksek bir ses çıkaran uyan düdüğü; alarm, canavar düdüğü.
Sitare: Yıldız.
Sitem: İnsanın gücüne gidecek söz, davranış. Haksızlık, eziyet. Bir kimseye üzüldüğünü, kırıldığını öfkeyle belirtmek.
Sofiyane: Kendini Tanrı’ya adamış olan.
Solin: Çiçekli çayır.
Sonbahar: Sonbahar mevsimi.
Soncan: Son çocuk olması temenni edilen. En iyi arkadaş.
Soneda: Nazlı olmaması temenni edilen.
Songül: Son açan gül. Son çocuk olsun anlamında temenni edilen.
Songün: Beklenen tarihin en son gününde doğan.
Sonnur: Son ışık.
Sonol: Sonuncu çocuk olması temenni edilen.
Sonver: Sonuncu çocuk olması temenni edilen.
Sonyar: En son gözde.
Soring: Kızıl.
Sosın: Mavi veya sarı rengi olan çiçek.
Su: Hayat iksiri, sıvı. Bir şeyin kenarına paralel olarak yapılan süs.
Suadiye: Yararlı, faydalı.
Suay: Su gibi berrak, ay gibi parlak.
Sudan: Berrak, tertemiz.
Suhan: “Sühan” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Suheyla: Süheyla yıldızı.
Suizan: Kötüye yorma.
Sulbiye: Birinin soyundan gelme, onun çocuğu olma.
Sumru: Yüksek yer, tepe, üst.
Sun: Bir şeyi vermek, yollamak, göndermek, takdim etmek.
Suna: Boylu, poslu, filiz gibi. Yaban ördeği.
Sunar: Takdim eden, saygılı.
Sungu: Bir büyüğe sunulan armağan. Bir tanrıya veya tapınağa yapılan bağış.
Sunu: Sunulan şey. Piyasaya mal çıkartma.
Suphiye: Sabah vakti, şafak ile ilgili.
Surperi: Peri güzeli.
Surşirin: Gönül alıcı.
Suzan: Yakan, yakıcı.
Suzen: İğne. İğne gözü deliği.
Suzende: Yakıcı.
Suzidil: Doğu müziği makamlarından.
Suzidilara: Türk klasik müziğinin III. Selim tarafından düzenlenmiş bir makamı.
Suzinak: Yakan, yakıcı. Dokunaklı. Doğu müziğinde basit bir makam.
Suziş: Yanma, yakma. Etki yapma, dokunma. Yürek yanması, derin ve büyük acı.
Süheyla: Yumuşak ve iyi huylu, mütevazi kadın.
Sükun: Durgunluk, dinginlik, hareketsizlik. Huzur, rahat. Dinme, yarışma.
Sükut: Susma, konuşmama, söz söylememe, sessizlik.
Sülün: Uzun kuyruklu, eti beğenilen güzel bir kuş türü.
Sümbül: Zambakgillerden soğanla üretilen, 15-20 cm yükseklikte çiçekleri kokulu çeşitli renklerde süs bitkisi.
Sümeyre: Meyve çağlaşı. Yaprak kıvrımı.
Sümre: Esmerlik, kara yağızlık.
Sünbüle: Başak.
Sündüs: Dokunuşunda altın, gümüş tellerinde bulunduğu kaftan ve giysi dikiminde kullanılan bir tür ipekli kumaş. (Ar.)
Sürmeli: Gözleri doğuştan sürmeli kız.
Süsbiil: Başak.
Süsen: Yaprakları kılıç biçiminde, çiçekleri iri ve mor renkli, güzel görünüşlü ve kokulu, çok yıllık bir süs bitkisi.
Süslü: Süsü olan, süslenmiş, bezenmiş.
Süveyda: Kalpteki kara benek, gizli günah.
Süzül: Bakıl, sevil, beğenilen. Süzgün bakışlı.