Yılmaz Güney Sözleri

Web sitemizde Türk sinemasının efsanevi isimlerinden biri olan Yılmaz Güney sözleri sizlerle paylaşıyoruz. Yılmaz Güney, sinema dünyasına yaptığı büyük katkılar ve genellikle alt sınıfların yaşam koşullarını ele aldığı filmleriyle tanınır. Ancak, sadece filmleriyle değil, söylediği sözlerle de birçok kişinin kalbine dokunmuştur.

Güney’in etkileyici sözleri, genellikle hayata, sosyal adaletsizliklere, insan haklarına ve dönemin politik konularına dair kapsamlı ve derin görüşlerini ifade eder. Bu yüzden, onun alıntılarının sadece film severler tarafından değil, aynı zamanda sosyal ve politik konularla ilgilenen herkes tarafından değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Yılmaz Güney’in en güzel sözlerini bulabileceğiniz bu sayfamıza siz de katkıda bulunabilirsiniz. Yılmaz Güney’in etkileyici ve düşündürücü bir sözünü paylaşmak isterseniz, lütfen yorum bölümünü kullanın. Sözlerinizi eklemek için yorum yapmanız yeterli olacaktır. Böylece, bu sayfa, Yılmaz Güney’in unutulmaz sözlerinin bir araya getirildiği bir platform olarak hizmet etmeye devam edecektir.

Anlamlı Yılmaz Güney Sözleri

Sen hiç ölümün gölgesinde özgürlüğü yaşadın mı? Bir garibanın elinden tutup da hiç kadere rest çektin mi?

Kızdığım zaman değil, sustuğum zaman bitmiştir.

Bir köpeğin dostluğu, bir dostun köpekliğinden iyidir.

Ben bir kavga adamıyım. Sinemam da bir kavganın, halkımın kurtuluş kavgasının sinemasıdır.

Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk.

Sevgili, yetmiyor “sevgili” sözü tek başına. Karşılamıyor içimi dolduran duyguyu. Oysa ben “sevgili” derken neler düşünüyorum bilsen.

Ben kimsenin canını yakmadım; onlar benim ateş olduğumu bile bile geldiler.

İdam sehpasında bir mahkûm yaşamayı ne kadar çok istiyorsa; ben de seni o kadar çok seviyorum.

Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili, biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık.

Pardösüsü olanlar kışı özlerdi. Ekmeği olanlar akşamı, uykusu olanlar geceyi beklerdi. Ölüm beni çağırıyor.

Bazıları çok fakir… Düşünsenize, sadece paraları var.

Teller büyük evleri korurmuş, köpeklerde büyük adamları.

Biz önceden küçük şeylerle mutlu oIan insanlardık. Sonra aklımıza sevda diye bir şey soktular, toparlanamadık.

Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili.

Adam oImak bir gruba dahil oImak değiI; bir duruşa sahip olmaktır.

Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin. Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan.

Unutmak zaman ister demiştim, yanılmışım. Zaman değiI yürek istiyormuş. O da sende kaldı.

İnsanları taş duvarlar, demir parmaklıklar arasında terbiye etmeyi, onların düşüncelerini önlemeyi düşünen anlayış yıkılacaktır.

Kimin gerçeği olursan ol artık benim hayalim bile değilsin.

Babam dünyanın en güçlü adamıydı. Bir ekmeği hepimize bölebiliyordu.

Arkadaşlar! Dışarı da bir şeyler oluyor farkında mısınız? Uykuda olanları sarsın, uyandırın. Herkese söyleyin, yakında ışıklar kesilebiIir. Karanlıkta ne yapacaksınız?

Hayatın iyi, uslu bir seyircisi olmaktansa hayatın içinde başarısız bir adam oImak bin kere daha iyidir. İyi bir boks seyircisi olmaktansa, kötü bir boksör olmayı göze almak daha iyidir.

Benim acıya verecek bir şeyim kalmadı. Mutluluktan alacaklıyım.

Bizim parasızlıktan kesemediğimiz sakalımız serseriye moda olmuş.

“Sen elin cilalı mermer taşlarında kibar beylerle dans ederken, ben her gün Azrail’le dans ediyordum!

Damla damla sevgili. Bir gün akıp gideceğiz hayatta. Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur. Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.

Bir çayın şekersizine bir de insanın şerefsizine alışamadım gitti.

İnsanı yaşatan içimizdeki hayat böceğidir. O ölürse hayatımızın da tadı biter.

Dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye.

Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır.

Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki paran bittiğinde şerefin de bitmesin.

Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.

Geride kalan tek şey yüreğim. Sahip bile çıkamıyorum artık ona! Baksana almış başını gitmiş sana.

İçimi yalayıp geçen hüzün geride mutlu düşler bırakıyor sevgili.

Eğer bir toplumda, devrim ve toplumsal değişim için koşullar olgunlaşmışsa ama bu toplumsal değişimi gerçekleştirecek bir güç yoksa o toplum, için için çürümeye başlar.

Asıl hapishane insanın kafasında yarattığı hapishanedir. Hayatı sınırlayan hapishane odur ki, ilk fırsatta yıkılmalıdır. Dünyayı daha iyi kavrayabilmek için.

Biz de bilirdik sevgiliye karanfil almasını, lâkin aç idik, yedik karanfil parasını.

En zor en imkânsız zamanda dahi başarıya gitmenin tek yolu çalışmaktır.

Ben en azından katilimi tanıyorum. Fakat sen bir gün sevilmediğin bir yürekte, kim vurdu ya gideceksin.

Hayatı kendim için yaşamıyorum! Ve korkmuyorum hiçbir şeyden. Başıma gelecekleri de biliyorum. Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü.

Güzellik bir bütünün sonucudur. Bunun için kolay görülmez, kolay varılmaz, kolay anlaşılmaz.

Daha önce acı çekmiş biriyle birlikte olun! Çünkü onlar mutluluğun değerini iyi bilirler.

Ülkemden ayrılışım, özgür olmak, yaşamak istediğimden ötürü değil, özgürlük ve demokrasi kavgasına daha etkin ve aktif bir biçimde katılabilmek içindir.

Gülümsüyorum! Çünkü biliyorum ki; gülümsemek dostlarıma karşı sunduğum en iyi ikram, düşmanlarıma karşı en asil darbedir.

Zulme dayalı tüm saltanatlar yıkılacaktır! Sen babanın oğluysan ben de Allah’ın kuluyum.

Hadi takas edelim bir şeylerimizi. Mesela gülüşünden ver ömrümden al.

Faşizm hangi ülkede olursa olsun, sadece o ülkenin işçisine ve halkına değil, tüm dünya işçilerine ve halkına karşıdır.

Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü. biz öleceğiz ama çocuklarımız bırakacağımız mirası taşıyacaklar yüreklerinde. ve onların yürekleri bizim altında ezildiğimiz korkuları taşımayacak.

Sorunun esası şudur; ya devrim yolunu seçeceğiz ya da, bu düzenin baskılarına, haksızlıklarına boğun eğerek, şu ya da bu biçimde teslim olarak www.guzele.com yaşamayı seçeceğiz. Bu çeşit bir seçiş, yok olmanın bir biçimidir.

Baylar, korkunuzu, telaşınızı anlıyoruz. Bugün otlandığınız toprakları, fabrikaları madenleri korumak için her türlü vahşete hazırsınız. Ama bilmelisiniz ki, korkunun ecele faydası yoktur ve hiçbir vahşet bizi haklı davamızdan caydıramayacaktır.

Biz hep gurbet türküleri söylemek istemiyoruz. Dağlarımız, ovalarımız, ırmaklarımız bizi bekliyor. Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmeyi tercih ederim.”

Yorum yapın